13 Temmuz 2025, Pazar
20:33

PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!!!

SİYASET
PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!!!
Haber : Köksal Selçuk

HALKIMIZA BASINA VE KAMUOYUNA

PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ
YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!!!

HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAHINDIR…!!!

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİMİZİNDİR…!!!

ABD ve tetikçisi İsrail'in emperyal BOP uyarınca gerçekleştirdikleri Suriye saldırıları ile paralel olarak 22 Ekim 2024 tarihinde ağırlaştırırmış müebbet mahkumu PKK elebaşının TBMM'ye davet edilmesi ile başlatılan yeni açılım sürecinde günlerdir, PKK adlı hain terör örgütünün silah bırakma töreni ile ilgili demeç ve yayınları izledik, izliyoruz.

Yaşananlara bakıldığında;
ABD’nin PKK’yı ve Suriye kolu PYD(YPG)’yi yıllardır hava savunma sistemleri dahil binlerce (4500 ile 10 bin arası deniyor) TIR  silah ve mühimmatla donatarak güneyimizde (Suriye kuzeyinde) 80-100 bin kişilik bir YPG ordusu oluşturduğunu bizzat ülkemizi yönetenlerin defalarca açıkladığı, silahların ve mühimmatın tamamının verildikleri yerde durduğu ve ABD’nin bu yıl PYD (YPG)'ye ilaveten 130 milyon dolar daha vereceği biliniyor. 

Öte yandan, gerek terörist başının, gerek diğer örgüt sözcülerinin sürecin PYD(YPG)’yi de, çatı örgüt KCK’yı da, İran’daki PJAK ve Irak’taki PÇTK’yı da kapsamadığını tekraren belirttikleri de sır değil. 
"Kurucu Önder”liğe terfi ettirilen dünün “Bebek Katili"nin, görüşmelerde devletimize “Kürtlerin ve Türklerin kurucu unsur olduğu yeni devlet kurulmalı”, “Bölgesel özerklik tanınmalı”, “Demokratik konfederalizm mutlak zorunluluktur” gibi -kabulü herhalde olanaksız- koşullar öne sürdüğü, Üniter yapımızdan, tapu senedimiz Lozan’dan, Anayasamızın 42. ve 66. maddelerinden vazgeçmemizi, yani neredeyse örgütünün değil, Cumhuriyetimizin feshedilmesini istediği, buna rağmen sürecin sürdürüldüğü de ortada.  

PKK elebaşının, nihayet 9 Temmuz 2025 günü iki yanında kadın, çocuk, asker ve korucu onlarca yurttaşımızı şehit etmiş iki katil yol arkadaşı(!) eşliğinde video konferans aracılığı ile çıkarıldığı ekranlardaki, 40 yılı aşkın süredir serhildanlarla (isyanlarla) yürüttükleri “Kürt ulusal bağımsızlık savaşı”nın (terör değilmiş) başarıyla sonuçlandığı, amaçlarına ulaştıkları, diğer isteklerinin de TBMM’de yapılacak yasal ve anayasal (Yeni Anayasaya varız mesajı) düzenlemelerle halledileceği anlamına gelen sözleri de milletimize dinletildi. 

ABD'nin de, taşeronu "Kurucu Önder"in de hedefleri; 1923 Cumhuriyet Devrimimizdir, Laik ve Üniter Ulus Devletimizdir, Ulusal Bütünlüğümüz ve Dil Birliğimizdir, BOP haritasını hayata geçirmek ve ülkemizi bölmektir, bu gerçekleri bilmeyen de yoktur.

Bu bağlamda, kamuoyuna “Terörsüz Türkiye” adıyla sunulan sürecin; kimi dillere pelesenk olmuş "eşit yurttaşlık" ve "anadilde eğitim" talepleri, Trump’ın açıklamaları ve Büyükelçi Barrack’ın Türkiye’ye rejim önerme hadsizliği ile birlikte değerlendirildiğinde ziyadesiyle endişe verici bir seyir izlediğini görmemek olanaksızdır.

Barış ve demokrasi, her toplumun olduğu gibi halkımızın da ortak arzusudur elbette. Ancak, bu aktörler ve bu söylemlerle yürütülen yeni açılımın, söylendiği gibi barış ve demokrasi üretmesi pek de mümkün görünmemektedir. Esasen Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" tanımını özümseyerek uluslaşmayı büyük ölçüde başarmış halkımızın etnisiteler ve mezhepler temelinde bir savaşı, bir kavgası -bütün emperyal çabalara karşın- yoktur ve hiç olmamıştır ki, barış gereksinimi olsun. Demokrasi sorununumuza gelince, nedeni de, çözümü de bellidir, eksik olan niyettir. 

Milletimizin gerçek gereksinimi ise; üretim ekonomisi ve ekonomik refahtır, iş ve aş güvencesidir, gelir dağılımı adaletidir, hukukun üstünlüğüdür, yargı bağımsızlığıdır, kuvvetler ayrılığıdır, laik bilimsel eğitimdir, toplumcu kamucu sağlık hizmetidir, bölge merkezli mütekabiliyet esaslı onurlu dış politikadır, demografik yapımızı ve sınırlarımızı koruyacak güvenlik politikalarıdır, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardan arınmış bir devlet yönetimidir, kısacası Yeniden Atatürk Cumhuriyeti'dir.

Hal bu iken, bir yabancı ülkenin bilmem neresindeki bir mağarada kadınlı erkekli üç beş kişinin ne olduğu belirsiz birkaç silahı bırakmasının özenle seçilmiş bazı basın mensuplarının  da abartılı  katkılarıyla handiyse bayram ilan edilip törenle kutlanacak, “milat” olarak nitelenecek, “kritik eşik aşıldı” diye parlatılacak, kanal kanal naklen yayınlanan salon toplantıları ile kutsanacak nesi olduğunu anlamak gerçekten güçtür.

Türk Milleti "Terörsüz Türkiye" tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen kabul etmez, etmeyecektir.

Anadolu Birliği Partisi olarak, ülkemizi yöneten ve yönetmeye talip olan bütün kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, milletimizin yüzünü kızartacak, emperyal hayalleri besleyecek karar ve uygulamalardan kaçınmaya ve sorumluluk bilinciyle davranmaya davet ediyoruz.

105 yıl öncenin Sevr ile önümüze konulmuş ve yanıtı verilmiş emperyalizm güdümlü gerici ve bölücü dayatmalarını günümüzde BOP ile Başlayıp BİP İle hayata geçirme heveslisi dahili ve harici bedhahlara karşı "Parolamız Tektir ve Değişmez, Ya İstiklâl Ya Ölüm!!!"

Saygılarımızla.

ANADOLU BİRLİĞİ PARTİSİ 
GENEL MERKEZİ

Benzer Haberler