Adli Bilimleri Uzmanı Av. Prof. Dr. Canan Yılmaz ’ın İçtihat Bülteni Uygulaması’ndan aktardığı bilgiye göre, Kuşadası’nda görülen mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir davada, ilk derece mahkemesi dikkat çeken bir karara imza attı. Mahkeme, boşanma davası dosyasındaki davacının beyanlarını da dikkate alarak, davaya konu kooperatif hissesinin devrinin bağışlama niteliğinde olduğuna, bu nedenle kişisel mal sayıldığına ve davacının katılma alacağı talebinde bulunamayacağına hükmetti. Dava bu gerekçeyle reddedildi.
Karara karşı süresi içinde istinaf yoluna giden davacı erkek vekilinin başvurusu ise, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi tarafından reddedildi. Daire, ilk derece mahkemesinin kararını yerinde bularak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi.
Ancak süreç burada bitmedi. Davacı vekili, devrin bağış olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek temyiz talebinde bulundu ve dosya Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin gündemine taşındı.
Yargıtay ’dan emsal nitelikte bir karar çıktı. 2. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi sonucunda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dairemizin uygulamalarına göre, duraksamaya yer vermeyecek şekilde bağış iradesini ortaya koyacak beyan ve davranış yoksa, salt davacı adına kayıtlı taşınmazın daha sonra davalıya devredilerek davalı adına tescil edilmesi işlemi, tek başına bağış olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Bu itibarla eldeki davada dava ve cevap dilekçesindeki beyanların bağış iradesini gösterir nitelikte olmadığı, esasen beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak taşınmazın davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmakla, mahkemece bu yön gözetilmeksizin taşınmazın bağışlandığının kabulü hatalıdır. Bu durum bozmayı gerektirmiştir.”
Kararı değerlendiren İzmir Barosu üyesi, aynı zamanda İngiltere London Üniversitesi Ceza Bilimi Doktora öğrencisi Prof. Dr. Canan Yılmaz, Yargıtay kararını şu sözlerle yorumladı:
“Uygulamada genellikle eşler, evlilikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak taşınmazı diğer eş adına tescil ettirmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması, bağışı çağrıştıracak açık bir kavram ya da söz bulunmadığı sürece bu tür işlemleri bağış kapsamında değerlendirmemekte ve bağış iradesinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya konmasını aramaktadır. 2. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamı, hakkaniyete ve doktrin görüşlerine uygunluğu açısından son derece isabetlidir.”
Yargıtay’ın bu kararı, özellikle boşanma sonrası mal rejimi tasfiyesi davalarında taşınmaz devrinin hukuki niteliği konusunda önemli bir içtihat olarak hukuk camiasında dikkat çekiyor.