Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, 8 Mart öncesi kampusta yürüyüş yaptı. Boğaziçili ladınlar ve LGBTİ+lar tarafından okunan açıklamada, kadın cinayetleri, şiddet, ekonomik kriz ve baskı politikalarına karşı mücadele vurgusu yapıldı.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, 8 Mart öncesinde yürüyüş gerçekleştirdi. Kuzey Kampus boyunca yapılan yürüyüşün ardından Boğaziçili Kadınlar ve LGBTİ+lar tarafından açıklama yapıldı.

Açıklamada, kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri, ekonomik kriz, güvencesiz çalışma koşulları, nefret politikaları ve iktidarın baskı politikalarına karşı mücadele vurgusu yapıldı. Öğrenciler, kayyum yönetiminin kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarla doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün (BÜLGBTİ+) kapatılması ve Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun (CİTÖK) işlevsizleştirilmesinin tesadüf olmadığını vurguladı.

Açıklamada, 2024 yılının kadınlar ve LGBTİ+’lar için en ağır saldırıların yaşandığı yıllardan biri olduğu ifade edildi. Kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinin artışına dikkat çekilerek, “Bir sene içinde 394 kadın cinayeti yaşandı, 259 kadının şüpheli ölümü aydınlatılmadı. Şiddet, nefret ve baskı koşulları bize örülmeye çalışılan kafesi daha da sıkılaştırdı. Kampuslar, sokaklar, mahalleler kadınlar için daha güvensiz hale geldi” denildi.

İKTİDAR, ’AİLE’ İLE SOSLUYOR

İktidarın 2025 yılını “aile yılı” ilan etmesine tepki gösterilen açıklamada, kadınların aile üzerinden baskı altına alınmaya çalışıldığı vurgulandı: “Ekonomik krizin faturasını kadınlara kesmeye çalışan iktidar bir yandan kadınları esnek, güvencesiz şekilde çalışmaya zorlarken bunu ‘aile’ ile sosluyor. Kadınlar şiddete maruz kaldıkları evlere kapatılmaya, evde de iki kat sömürülmeye çalışılıyor.”

Öğrenciler, 10. Yargı Paketi’ne de tepki gösterdi. Paketin kadınları ve LGBTİ+’ları doğrudan hedef aldığı belirtilen açıklamada, “10. Yargı Paketi olarak basına sızdırılan yasa taslağında cinsiyet uyum süreci neredeyse imkansız hâle getiriliyor. ‘Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ ifadesiyle kamusal alanda dilediğince var olan her kadın ve LGBTİ+ hedef hâline geliyor” ifadeleri kullanıldı.

DAYANIŞMAYLA GÜÇLÜYÜZ

Açıklamada, kadınların üniversitelerde de güvende olmadığı vurgulandı. Üniversitelerde tacizci akademisyenlerin ve öğrencilerin korunmasına tepki gösteren öğrenciler, Boğaziçi’nde ve Türkiye’nin farklı üniversitelerinde yaşanan olaylara dikkat çekti: “Yurtlara giderken ışıklandırması yetersiz yollarda güvensiz hissettiğini biliyorum kızkardeşim. Fail akademisyenlerin ders vermeye devam ettiği, fail öğrencilerin elini kolunu sallayarak yürüdüğü bu kampusta tedirgin hissettiğini biliyorum. Ama biz buradayız, dayanışmamızla daha da güçlüyüz.”

RAYDAN ÇIKAN SİZSİNİZ

İstanbul Medeniyet Üniversitesi PDR Bölüm Başkanı Ahmet Akın’ın ofisinde LGBTİ+ çocuklara “dönüştürme terapisi” uyguladığı ve tacizde bulunduğu iddialarına da değinilen açıklamada, “Ahmet Akın’ın LGBTİ+’lar için ‘raydan çıkmış’ dediğini okuduk. Raydan çıkan, tarikatlarla okulları kuşatan, tacizin-şiddetin üstünü örten, istismarcı olan sizsiniz” denildi.

TESLİM OLMAYACAĞIZ

Öğrenciler, mücadelelerinin yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında süren kadın hareketinin bir parçası olduğunu vurguladı. Gazze’de, İran’da, Arjantin’de ve Orta Doğu’da direnen kadınlara selam gönderilen açıklamada, “Gazze’de soykırımla, açlıkla, şiddetle yok edilmeye çalışılan kadınların; İran’da başörtüsü zorunluluğuna ve ataerkinin baskısına karşı direnen kadınların sesi olmaktan vazgeçmeyeceğiz! Arjantin’de sokakları dolduran binlerce kadın ve lubunyanın, Orta Doğu’da direnen Kürt kadınların, Amerika’da transfobik iktidara karşı yaşamını savunan transların mücadelesi bizim mücadelemizdir. Dünyanın hiçbir yerinde teslim olmayacağız” ifadeleri kullanıldı.

8 Mart’ta sokaklarda olacaklarını ilan eden öğrenciler, açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı: “Bir kez daha hatırlatalım: savaşa, şiddete, yoksulluğa, cezasızlık politikalarına, erkek-adalete, homofobiye-transfobiye, kayyumlara karşı biz buradayız. Nerede olursak olalım isyanın sesini yükselteceğiz. Israrımız; eşit, özgür, sömürüsüz bir dünya ısrarı. Burada olmaktan, mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.”