v
17 Kasım 2025, Pazartesi
13:36

Sağa kaydırmadan önce bir soluklanın…

Sağa kaydırmadan önce bir soluklanın…

Her çağın kendine göre bir “tanışma usulü” vardır ya… Bizim gençlikte mahalle aralarında utangaç bakışmalar, mektuplar, gazoz kapaklarıyla başlayan dostluklar… Şimdi ise hepsi tek bir başparmak hareketine sığdı: sağa kaydırmak.

ANKARA - BHA

Ekrana dokunuyorsunuz, ardı ardına akıyor yüzler…
Sonsuza açılmış bir koridor sanki. Bir yüz takılıyor gözünüze, duruyorsunuz.
Fotoğrafına biraz daha yaklaşıyorsunuz; sonra altına yazdıklarına bakıyorsunuz.
“Acaba?” diyorsunuz içinizden.
Ufak bir kıvılcım…
Hemen ardından o meşhur hareket: Sağa kaydır.

Whatsapp Image 2025 11 17 At 10.22.38

Beğenmediğinize?
Onu da bir çırpıda sola…

İşin ilginci, siz sağa kaydırınca karşı taraf da öğreniyor. Eğer o da sizi beğenmişse, uygulama bir anda iki insanın arasında köprü oluveriyor. Teknolojinin hızına bakın siz…
Bir zamanlar birine “Merhaba” diyebilmek için kırk dereden su getiren bizler, şimdi bir hareketle “Evet, olabiliriz” diyoruz.

Sonra ne oluyor?
Sohbetler başlıyor.
Gecenin bir vakti uzayıp giden mesajlar…
Bir frekans tutuyor bazen; numaralar karşılıklı, aramalar, kahkahalar, heyecanlar…
Ve bir gün, iş yüz yüze tanışmaya geliyor.

Peki ya sonra?
İşte bütün mesele burada.

Çünkü insan kalbi, uygulamaların algoritmalarına benzemez.
Bir hatayı “geri al” tuşu yoktur onda.
Bir yanlışı sağa kaydırıp düzeltemezsiniz.
Bu yüzden diyorum ki:

Sağa kaydırmadan önce iyi düşünmek lazım…

Her hikâyenin bir bedeli vardır; kimi mutluluk, kimi hüzün getirir.
Ama her datanın, her fotoğrafın arkasında bir hayat, bir kalp, bir ihtimal olduğunu unutmamak gerekir.

Whatsapp Image 2025 11 17 At 10.22.39

Bu oyunda da — evet, bir oyun ama aynı zamanda hayata tutulan bir ayna — bunu tüm açıklığıyla görüyoruz.
Alper Angın’ın yazdığı bu eser, hepimizin cebinde taşıdığı “modern yalnızlık” halini, bir parmak hareketinin ardına gizlenen umut ve hüsranları, mizahla yoğrulmuş bir gerçeklikle sahneye taşıyor.

Zeynep Eronat’ın yönetimindeki oyunda;
Erdem Ulusal ve Ayşen Gaye Makınız, sahnede o dijital dünyanın kıpırtılarını ete kemiğe büründürürken;
sanat danışmanının akıllıca dokunuşları, Yılmaz Ertekin’in ses–ışık düzeni ve Nazlı Angın’ın tasarladığı afişle birlikte ortaya sıcak, samimi, bir o kadar da düşündürücü bir iş çıkmış.

Gülüyorsunuz…
Ama içinizde bir yer, “Ben de bunu yaşadım” deyip hafifçe sızlıyor.
İşte iyi tiyatro böyle bir şeydir: Hem eğlendirir hem yoklar insanı.

Biletler, Biletinial’da ve gişede.
Benim tavsiyem, sağa kaydırmadan önce gidip bu oyunu bir görün.
Belki de o geceden sonra sola kaydırdıklarınıza bile başka gözle bakarsınız.

Whatsapp Image 2025 11 17 At 10.22.41

Benzer Haberler