v
14 Kasım 2025, Cuma
19:58

MÜJDAT KAYAYERLİ: ATATÜRK’ÜN 3. YOL EKONOMİK MODELİ TÜRKİYE’MİZE ÖRNEK OLMALIDIR!

MÜJDAT KAYAYERLİ: ATATÜRK’ÜN 3. YOL EKONOMİK MODELİ TÜRKİYE’MİZE ÖRNEK OLMALIDIR!

 Mustafa Kemal Atatürk, tarımın her zaman Anadolu’daki hayatın temeli olduğunu biliyordu. Anadolu halkı ve toprakları ile kendisi arasında sıkı bir bağ vardı. Atatürk’ün ekonomideki tarım felsefesi, üretime önem vermek, teknolojik yenilikleri kullanmak, tarım üreticisinin önündeki engelleri kaldırmaktır. 


 Bunun içindir ki, Türkiye’nin sahibi ve efendisi üreten köylüdür, milli ekonominin temeli ziraattir, zenginlik ve onun tabii sonucu olan bolluk, rahatlık ve mutluluk yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır. 8 Nisan 1923 Anadolu ve Rumeli  Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi olarak yayınladığı 8 maddelik beyannamenin 5. maddesi tarımla ilgili şu görüşleri kapsar: Aşar usulünde halkın şikayetleri giderilecek, tütün tarım ve ticareti milletin azami yararına göre düzenlenecek, Ziraat Bankasının sermayesi artırılacak, mali kurumlar çiftçilere kolayca kredi verecek ve krediler çoğaltılacak, modern tarım makinaları kolayca ithal edilecek, ham maddesi ülkede bulunan mamülleri yurdumuzda üretmek için himaye ve teşvik edilecek, ormanlardan bilimsel olarak yararlanılacak, hayvancılık geliştirilecek. 


 Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında. Tam İstiklal için İktisat da Hakimiyet kurmayı, siyasi ve askeri zaferlerin mutlaka iktisadi başarılarla taçlandırılması gerektiğini, bu sayede Cumhuriyetin ilelebed yaşayacağını belirtmiş, ve tam istiklaline sahip homojen bir milli devletin bu şekilde  oluşmasına özen göstermiştir. O’nun hedefi Türk toplumunu bir an önce çağdaş medeniyetin ortağı ve parçası haline getirmektir. Bunun için köylülerin eğitim yoluyla tarımsal faaliyetler için aydınlatılması, bilgilendirilmesine , ayrıca Güneş Köy Projesi ile köylerimizin kalkınmasına karar veriliyor. İzmir İktisat Kongresine çiftçi, ticaret,sanayi ve işçi gruplarından toplam 1135 kişi katılarak verdikleri öneriler onaylanıyor. Bu önerilereden bazıları şöyledir: Aşar vergisi kaldırılacak; Tarım aletlerinin yapımı sağlanacak, tarımda makinalaşmaya gidilecektir; Gümrük politikası, ticaret, tarım ve sanayi korunup desteklenecektir; İpekçilik ve hayvancılık geliştirilecektir; çalışma özgürlüğü esası kabul edilecek, tekelciliğe son verilecektir; ekonomik gelişmeye katkısı olmak şartıyla yabancı sermayeye izin verilecektir; lüks ithalattan kaçınılacak, borsalar millileştirilecek, yerli malı kullanımı teşvik edilecek, ziraat bankası yeniden düzenlenecek, dış satımlar desteklenecektir.  


 Anadolu, insan toplulukları açısından farklı kavim kültürlerinin doğal olarak etle tırnak gibi birbirine bağlı bir birikimdir.Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ortak coğrafyada yaşamanın, kader birliğinin ve kültür dokusunun adıdır.Türkiye, soyu, kökeni,dini mezhebi ne olursa olsun Cumhuriyet’e vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin vatanıdır.Bu bakımdan, Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir.Ülkemiz ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve inkılapları ışığında akıl ve bilim yolu ile sonsuza kadar yaşayacaktır. Günümüz için en büyük eksiğimiz medeniyeti yaşamak ve medeniyet mücadelesinin galibi olmaktır.Bu konuda Atatürk’ün şu sözü kulaklarımızdan çıkmamalıdır:” Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar, yok eder. Uygar olmayan insanlar ve toplumlar daima uygar olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.” Türk Medeniyetini sağlarsak, kutsal vatanımıza, İstikbalin Göklerde Olduğuna, Mavi Vatana ve Siber Vatana sahip olabiliriz! Milli Bağımsızlıktan ödün verilmeden ülkemizin imarı ve kalkınması, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin değerlendirilmesi şarttır. Sanayileşme ve tarımda kalkınma tüm Türki yenin her yerinde gerçekleştirilmelidir ki, anlamlı bir büyümeye sahip olabilelim! Kalkınmanın başarılı olabilmesi için elbette altyapı yatırımları dengeli ve düzenli bir şekilde yurt sathına yaygınlaştırılmalıdır. Kara, hava, deniz ve demiryollarımız, limanlarımız daha verimli, daha işlek ve stabil hale getirilmelidir.Sürdürülebilir bir kalkınma için eğitimin önemi tartışmasızdır.Planlı ve Proğramlı bir iktisadi kalkınmaya günümüzde daha çok ihtiyaç vardır.Türk Milleti’ nin gücüne inana Atatürk, “ Bu millete gideceği yolu gösterirken, dünyanın her türlü ilminden,keşfiyatından,terakkiyatından istifade edelim; lakin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkartmak mecburiyetindeyiz.” demiştir. 


 Mali disipline Atatürk dönemindeki gibi acilen ihtiyaç vardır.Cumhuriyet Maliyesi demek, Denk Bütçe, Düzgün Ödeme ,demektir.Vergileri adaletli kılmak,her türlü savurganlığa  dikkatle karşı koymak, israf ekonomisini azaltmak, en yüksek düzeyde tutumlu olmak, halkı zarara uğratacak politikalardan vazgeçmek, iç gelir sağlayıcı ilkeleri işletmek milli amacımız olmalıdır. 


 Atatürk tarafından yazılan “Yurttaş için Medeni Bilgiler “ kitabında, devletin görevi, memleket içinde asayişi ve adaleti tesis ve idame ederek, vatandaşların, her türlü güvenliğini sağlamak, harici siyaseti ve diğer ülkelerle ilişkileri iyi idare ederek ve dahilde her çeşit savunma kuvvetlerini, daima hazırda bulundurarak milletimizin istiklalini emin ve koruma altına almaktır, şeklinde ifade edilmiştir. Bu iki vazife de devletimizin asli görevleridir.Devletin varlığının temel amacı da budur.Bu işler,vatandaşlarımızın fert olarak yapmaya muktedir olamayacakları işlerdir.Eğer her fert devletin bu vazifelerini kendileri yapmaya kalkarsa, o zaman da anarşi doğar,devlet itibarı da ortadan kalkar.Devlet ile fertlerin karşılıklı faaliyet alanlarını da ayırmak lazımdır.Bu bağlamda, ilke olarak, bir fert devleti yönetenlerin doğru mu, yanlış mı yaptığını sorgulamalı, devlet de bireyin yerine geçmemelidir. Her Türk Vatandaşı her alanda “ Milli Vazife Sorumluluğunu” yerine getirmelidir! 


 Bireylerin şahsi faaliyetleri, iktisadi gelişmelerin esas kaynağı olarak kalmalı, bireysel girişimlerin  gelişmelerine engel olunmamalı, özellikle ekonomik alandaki hürriyet ve teşebbüslerin önüne engel koymamanın demokrasinin en mühim esaslarından olduğu unutulmamalıdır. Devlet ve Fert birbirinin rakibi değil, birbirinin tamamlayıcısıdır, anlayışını toplumda yerleştirmek de her aydının, kanaat ve siyaset önderlerinin vazifesi olduğunu belirtmek de bizim vazifemizdir. 


 1929 Ekonomik Buhran sonrası dünyada kabul edilen müdahaleci maliye anlayışının kurucusu J.M.Keynes’e göre, modern maliye yaklaşımının temel ilkeleri şöyledir:Ekonomi kendiliğinden mükemmel bir denge sağlayamaz, ekonomiye mutlaka devlet müdahalesi şarttır,faiz likiditeden vazgeçmenin bedeli olup,tasarruflar gelir düzyine bağlıdır.Borçlanma olgusu olağan bir gelir kaynağıdır.Ücretler,fiyatlar ve faizler ilriye geriye doğru katılık ve yapışkanlık gösterebilir.Ücret haddinin düşmesi ile istihdam düzeyi yükselmeyebilir.Piyasaya arz olunan her mal kendi talebini yaratmaz. 1929 yılında Türk lirasının değerinde önemli bir düşüş yaşanmış olmalı ki,1930 yılında é Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu” çıkarılmıştır.Merkez Bankası kurulmuştur,dış ticaretin düzenlenmesine ilişkin diğer kanunlar hazırlanmış ve 1933 de devletin kuracağı sanayi projeleri hazırlanmış, finansmanını karşılamak üzere de Sümerbank ın kuruluş yasası çıkarılmıştır.  


 1930-1938 yılları arasında o günkü şartlarda ülkemizde devletçi politikalar izlenerek devlet ekonomik buhrandan kurtarılmıştır. Atatürk, sosyalizm ve kapitalizm arasında, hem özel üretimin esas alındığı, hem de müdahale ve korumacılığa önem verilen etkin ve de öncü devletçilik politikasıyla 3. Yolu tercih etmiştir. Atatürk’ün benimsediği devletçilik anlayışı şu esasları kapsamaktaydı: Özel teşebbüs esastır, ancak, özel sektörün üretim yapamadığı, yetersiz kaldığı alanlarda devlet müdahale etmeli, yapacağı yatırımlarla kalkınma ve sanayileşmeyi sağlamalı. Devlet teşebbüsleri, enerji, maden, imalat gibi sektörler için kurulmalı. Sulama, köy yolları gibi yatırımlar devlet tarafından gerçekleştirilmeli, üretim çiftlikleri istisna tutulmak üzere, tarımda devlet üretimi olmamalı..özel teşebbüs, yeterli üretimi yapabildiği takdirde ,o alandaki özel sektöre devredilmelidir. 3. Yol ekonomi politikasında, vergiler vatandaşların heveslerini kırmayacak biçimde ve ödeme gücünü aşmayacak şekilde düzenlenecek, kamu gelirleri verimli alanlarda kullanılacak, para politikası açıklığa kavuşturulacak, vatandaşların iktisadi, mali ve sosyal girişimlerine engel olacak her türlü devlet müdahalesine son verilecek, özel girişimler desteklenecek, köylü ve çiftçinin düşük faizle ve kolayca kredi alabilmesine çalışılacaktır. 

 
 Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken sosyal adalet içerisinde ve toplumda adalet ve dayanışma sağlanarak hazırlanan 3. Yol Ekonomi Modeli sosyal bir politikayı da içerdiğinden güncellenerek günümüzde yaşadığımız ekonomik bunalıma çare olabilir. Türkiye’yi yarı sömürge ekonomisinden kurtaran, siyasi ve kültürel bağımsızlığını, ekonomik bağımsızlığına dayandırmak için ortaya konan en akılcı ve bilimsel bir yöntemle evrensel ekonomi modellerine örnek olan alternatif Atatürk ün ” Üçüncü Yol” ekonomik Proğramı güncellenerek  özgün ve milli bir Türkiye oluşturulabilir. “ AZ ZAMANDA ÇOK İŞLER “ başarmanın sırrı, akıl ve bilimle ve ilkelerle hareket etmekten geçer.


Müjdat Kayayerli 21.Dönem Afyon Milletvekili